2012’nin 18 Ocak’ında,
bembeyaz karlı bir İstanbul sabahında yaşamımın en güzel, en değerli
hediyesiyle buluştum.. Oğlum Çetin Aras 40 haftalık upuzun bekleyişimizin sonunda
artık bizimleydi! Bundan sonra hayatta mutsuzluk diye bir duygu olamaz diye
düşünürken günler hızla geçti, ve O’nun mis bebek kokusunun sarhoşluğu
eşliğinde, aslında sadece O’nu doğurmadığımı farkettim buruklukla..
Evet Aras’la
birlikte nur topu gibi bir vicdan azabı da doğurmuştum!
Bana muhtaçtı!
Kokuma, tenime her an hasretti. Tıpkı benim O’na olduğum gibi. Bir saniye bile
ayrılmıyorduk, hep kucağımdaydı. Bütün aksi telkinlere, ayıplamalara, zaman
zaman sitemlere rağmen, içgüdülerim O’ndan hiç ayrılmamayı fısıldıyordu
yüreğime. “kucağa alıştırma” dediler, bense zaten kucağıma, dokunuşuma alışık
diyordum, dünyanın en saçma önerisiydi bence. Bizim birbirimize ihtiyacımız
vardı işte, bundan daha görünür bir gerçek olabilir miydi?
Tabii bunlar
tatlı başlangıçlardı. Çünkü hala ben ve bebeğim birlikteydik, en önemlisi de
buydu..
Her günü sayarken
ve her gün için şükrederken oğlum 2,5 aylık oluverdi göz açıp kapayana kadar.
Ve O’nu ilk gördüğüm, kokusunu ilk içime çektiğim andan beri göğüs kafesimin
altında hep varolan ince sızı engellenemez biçimde hayatımın içindeydi.. Doğum
izni dediğin neydi ki? Sona yaklaşmıştı işte!
Hayatımın en
mutlu olmam gereken evresinde bir türlü huzura eremiyordum. Yıllık izin, süt
izninin bir kısmı derken süre 5 aya uzadı, sevinç çığlıklarıyla.. Zaten bir
bakıcımız vardı 40 günlükten beri, 5 aylık olana kadar oooo çoktan alışmış
olurlardı birbirlerine..
İşe başlamadan 2
hafta önce bakıcımızla yollarımız ayrıldı, annem başka bir şehirden kalktı geldi,
yeni birini aramalar, O’nu alıştırmalar derken;
5 ay dolduğunda
çok ağlamalı, isyanlı, şiş gözlerle işyerine varılan günler başladı. Yine
ayıplanıyordum! Haftanın 1 günü süt iznim vardı, 2 günü evden çalışma konusunda
anlaşmıştık, topu topu 2 gün ofise gidiyordum, benimkisi şımarıklıktı artık!
Bana sorarsanız da yaşadığım çok ama çok derin bir aşk acısıydı.. Yüzü gözümün
önünden bir saniye olsun gitmiyordu, burnumun direği her dakika sızlıyordu..
Değil iki gün, benim için birkaç saat bile yeterliydi bunları hissetmek için!
Herkes bunları “aşırı”(!) annelik duygularıma ve şanssız şekilde bakıcı
değişiklikleri yaşamama bağladı. Dünyanın en doğal içgüdüsü değil miydi her
canlı için, her anne için yavrusunun yanında olmayı istemek? Ne zamandır modern
dünya bunun ismini “aşırı annelik” koyar olmuştu ki??
Çaresizlik..
hayatımda ilk kez ve en ağırından çaresizlik! Okudum araştırdım, yollar aradım
ama bulamadım..
Uzatmayalım..
alışırsın, herşey yoluna girer telkinleri eşliğinde 6 aydır çalışıyorum. Süt
iznimin kalanı da bitti, evden çalışma opsiyonum da 1 güne indi. 2 haftadır haftada
4 gün ofisteyim. Ve minicik yavrumdaki mutsuzluğu gözlerimle görüyorum..
Bu sebepledir ki
ey dünya!;
Ben bundan sonra
eşyanın tabiatına aykırı yaşamayı reddediyorum!
Oğlumun kendini
güvende hissetmek için beni yanında görmeye, her istediğinde emzirilmeye,
annesinin kucağında uykuya dalmaya hakkı vardır! Bu, “hak”tır; bir lütuf veya şımarıklık değildir!
Benim bir anne
olarak oğlumun kokusunu doyasıya içime çekmeye, her anına, gelişimine tanık
olmaya, huzurla nefes almaya hakkım vardır! Bu, “hak”tır; bir aşırılık,
beceriksizlik, sorumsuzluk ya da vizyonsuzluk değildir!
Modern(!)
dünyanın dayattığı bu sömürü düzenine artık ayak uydurmayacağımı ilan ediyorum.
Evet para kazanmanın bir yolunu bulacağım. O eğitimle, kariyerde geldiğim o
noktayla kıyas kabul etmeyecek belki, ama artık buna da hazırım. Hemen yarın
istifamı verecek değilim, ama bundan sonra nihai hedefim bellidir ve 6 ay
içerisinde hayata geçecektir..
Daha sade, daha
özgür, daha huzurlu, daha yalın bir hayata merhaba!
Bu yolculuğa
tanık olmak isteyen herkesle yolculuğumu pay etmeye geldim..
Melike Hanım; yazınızda kendimi gördüm.. Henüz anne değilim ama okurken yaşadım sanki..
YanıtlaSil'Sıradan' bir annesi olmadığı için Aras çok şanslı..<3
Ömür boyu ailece mutlu, huzurlu olun..
Sevgiler...:)
İpek Ağaca
çok teşekkürler İpek Hanım :)
SilYolun açık olsun Melike... Sanırım ne söylediğini iyi anlıyorum,bu yolda yürümeye çalışan biri olarak. Yürekten ifade etmişsin. Bu süreç beni büyüttü ve şu belgeselli izlememle başladı herşey. İlk izlediğimde iki aylık hamileydim. http://yenibiranlam.com/2012/02/06/kim-sayiyor-cinsiyet-ve-kuresel-ekonomi-uzerine/
YanıtlaSililk fırsatta izleyeceğim ben de, çok teşekkürler :)
Sil